Tom lost his hearing.
- Tom işitmesini kaybetti.
Tom can hardly hear without his hearing aid.
- Tom işitme cihazı olmadan neredeyse duyamıyor.
I'm not interested in hearing any more of your theories.
- Teorilerinden bir tane daha işitmekle ilgilenmiyorum.
Tom has a hard time hearing.
- Tom işitmekte zorluk çekiyor.
I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
- Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
- Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
Leave your message after hearing the beep.
- Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
- Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
The kid has a keen sense of hearing.
- Çocukların keskin bir işitme duyusu var.
The kid has a keen sense of hearing.
- Çocukların keskin bir işitme duyusu var.
A blind person's hearing is often very acute.
- Kör bir insanın işitme duyusu genellikle çok keskindir.
He lives within earshot of my house.
- O evimin işitme menzilinde yaşıyor.
They are within earshot.
- Onlar işitme menzili içinde.
I don't want to hear any more excuses.
- Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.
Touch an animal to hear its sound.
- Sesini işitmek için bir hayvana dokunun.