It was torture for him to see his girlfriend with another man.
- Kız arkadaşını başka bir adamla görmesi işkenceydi.
He didn't divulge the information, not even under pain of torture.
- O, işkence acısı altında bile bilgileri açıklamadı.
Please don't torment me any longer.
- Lütfen artık bana işkence etme.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Stop torturing me. What did he say? He said yes.
- Bana işkence yapmaya son ver. Ne dedi? Evet dedi.
Mary's back pain was torturing her.
- Mary'nin sırt ağrısı ona işkence yapıyordu.
Mary was burned at the stake.
- Mary işkence direğinde yakıldı.
Layla wanted to torture Sami.
- Leyla, Sami'ye işkence etmek istedi.
She tortured a prisoner.
- O bir tutukluya işkence etti.
Who did Maurice Papon torture?
- Maurice Papon kime işkence etti?
Stop torturing yourself.
- Kendine işkence etmeyi bırak.
Stop torturing me. What did she say? She said yes.
- Bana işkence etmeyi bırak. O ne dedi? O evet dedi.