Tom had to do some work.
- Tom biraz iş yapmak zorundaydı.
Mayuko avoided doing hard work.
- Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
I'm looking forward to doing business with you.
- Seninle iş yapmak için sabırsızlanıyorum.
Pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak zevkti.
Tom thought that he could count on Mary to do a good job.
- Tom iyi bir iş yapmak için Mary'ye güvenebileceğini düşündü.
If you want to do a good job, don't rush through it.
- İyi bir iş yapmak istiyorsanız acele etmeyin.
My friends want to do business with South American firms.
- Arkadaşlarım Güney Amerikan şirketleriyle iş yapmak istiyor.
Tom wants to do business with Mary.
- Tom Mary ile iş yapmak istiyor.