Tom picked a needle up off the floor.
- Tom yerden bir iğne aldı.
They will begin distributing free syringes and needles to drug users.
- Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.
The nurse gave me a shot.
- Hemşire bana bir iğne yaptı.
The doctor gave me a shot.
- Doktor bana iğne yaptı.
He doesn't understand sarcasm.
- O, iğnelemeyi anlamaz.
The public bought it hook, line and sinker, didn't they?
- Halk olta iğnesi, olta ve olta kurşunu aldı, değil mi?
Tom put bait on the hook.
- Tom olta iğnesine yem koydu.
It's quiet enough to hear a pin drop.
- Bir iğnenin düşüşünü duyacak kadar yeterince sessiz.
You could hear a pin drop in the room.
- Odada bir iğne düşüşünü duyabilirdin.
Tom is to die by lethal injection tonight.
- Tom bu gece öldürücü iğneyle ölecek.
Tom is scheduled to die by lethal injection tonight.
- Tom'un bu gece öldürücü iğneyle ölmesi planlandı.
Whose sting is more painful: a bee's or a wasp's?
- Kimin iğne batması daha ağrılıdır: Bir arının mı yoksa bir yaban arısının mı?
I pricked my thumb with a needle.
- Baş parmağıma iğne batırdım.
She pricked herself with a needle while embroidering.
- Nakış yaparken kendini bir iğne ile deldi.