Senin kalbini kırmak istemiyorum.
- I don't want to hurt you.
Tom'un kalbini kırmak istemediğini biliyorum.
- I know you don't want to hurt Tom.
Ona gerçekleri söylemedim çünkü duygularını yaralamaktan korktum.
- I didn't tell him the truth because I was afraid of hurting his feelings.
Tom'un canını acıtmak istediğimi mi düşünüyorsunuz?
- Do you think I want to hurt Tom?
Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
Tom seni incitmek istemediğini fakat buraya tekrar gelirsen, seni döveceğini söyledi.
- Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
Ayakkabım zarar gördü. Acı içindeyim.
- My shoes hurt. I'm in agony.
Sabun gözlerimi acıttı.
- The soap hurt my eyes.
Başka kimse yaralandı mı?
- Was anybody else hurt?
Jimmy bir trafik kazasında yaralandı.
- Jimmy was hurt in a traffic accident.
Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
Tom asla senin canını yakmak istemezdi.
- Tom would never want to hurt you.
Yaralı değilsin, değil mi?
- You're not hurt, are you?
Yaralı olmadığına memnun oldum.
- I'm glad you weren't hurt.
Ayakkabım zarar gördü. Acı içindeyim.
- My shoes hurt. I'm in agony.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
İncinmekten korkuyorsun, değil mi?
- You're scared of being hurt, aren't you?
İncinmekten korkar mısın?
- Are you afraid of getting hurt?
Tom kimseye zarar vermek istemiyor.
- Tom doesn't want to hurt anybody.
Tom'u kendisine zarar vermekten durdurmak için bir şey yapmak zorundayız.
- We have to do something to stop Tom from hurting himself.
Tom'un canını acıtmak istediğimi mi düşünüyorsunuz?
- Do you think I want to hurt Tom?
Biz onun kalbini kırmak istemiyorduk.
- We didn't mean to hurt him.
Senin kalbini kırmak istemiyorum.
- I don't want to hurt you.
Başka kimse yaralandı mı?
- Was anybody else hurt?
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Tom hiç gücenmiş değildi.
- Tom wasn't hurt at all.
Eğer dikkatli olmazsan, kendini inciteceksin.
- You will hurt yourself if you're not careful.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Tom biraz kırgın görünüyor.
- Tom looks a little hurt.
Tom'un duyguları kırgındı.
- Tom's feelings were hurt.
Mary Tom'un davranışını incitici buldu.
- Mary found Tom's attitude hurtful.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
Tom asla senin canını yakmak istemezdi.
- Tom would never want to hurt you.
Ona gerçekleri söylemedim çünkü duygularını yaralamaktan korktum.
- I didn't tell him the truth because I was afraid of hurting his feelings.
Mary Tom'un davranışını incitici buldu.
- Mary found Tom's attitude hurtful.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Does your leg still hurt? / It is starting to feel better.
Well-cultivated soils are often healthy; nor at present has it been proved that the use of manure is hurtful.
... all the sadness and frustration and anger and hurt, and then the crowd starts screaming, ...
... banks are reluctant to make loans, mortgages. Try and get a mortgage these days. It's hurt ...