Çok fazla toprak kaybediyoruz.
- We're losing too much ground.
Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
- The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
Bu park asil bir aile için bir avlanma yeriydi.
- This park used to be a hunting ground for a noble family.
Bir taşa takıldım ve yere düştüm.
- I tripped over a stone and fell to the ground.
O, spor sahasını geçti.
- He crossed the sports ground.
Bazı temel kurallar belirleyelim.
- Let's establish some ground rules.
İtfaiye aracı gelmeden önce ev temele kadar yandı.
- The house burned to the ground before the fire truck arrived.
Büyük bir buz parçası çatıdan kaydı ve büyük bir gürültüyle yere çarptı.
- A large piece of ice slid from the roof and hit the ground with a loud thud.
Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
- My computer is connected to a properly grounded outlet.