Mary sat on the edge of the bed and told Tom a story until he felt asleep.
- Mary yatağın kenarına oturdu ve onun uyuduğunu hissedene kadar Tom'a hikaye anlattı.
I felt an uncomfortable tightness in my chest.
- Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
She was very well before lunch, but felt sick afterward.
- O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.
Tom wasn't feeling particularly talkative.
- Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
I'm not feeling too well.
- Ben çok iyi hissetmiyorum.
Sensing danger, he ran away.
- Tehlikeyi hissetti, kaçtı.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.