O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
- I was about to leave my house when she rang me up.
Hoşuna gitsin ya da gitmesin, her durumda erken ayrılmak zorundasın.
- In any case, you have to leave early, whether you like it or not.
Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.
- It was careless of you to leave the key in the car.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Şimdi gitmemize izin verir misin?
- Will you permit us to leave now?
Tom izin için başvurdu.
- Tom applied for a leave of absence.
Daha uzun süre kalmak istiyorum ama gitmek zorundayım.
- I'd like stay longer, but I have to leave.
Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
- I chose to leave instead of staying behind.
Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun?
- When will you be ready to leave?
Ben yola çıkmak için hazır değildim.
- I wasn't ready to leave.
Vedalaşmadan gitmek istediğine emin misin?
- Are you sure you want to leave without saying goodbye?
Onlarla kapıda vedalaştım.
- I took my leave of them at the gate.
May I leave my phone number?
- Kann ich meine Telefonnummer hinterlassen?
Please leave a message after the beep or drop some candies in our mailbox.
- Bitte hinterlassen Sie eine Nachricht nach dem Piepton oder werfen Sie uns Bonbons in den Briefkasten.