Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
Guadalupe Zirvesi ne kadar yüksek?
- How high is Guadalupe Peak ?
Fiyatlar yeni bir zirveye ulaştı.
- Prices have reached a new high.
Tom'un kesinlikle yüksek yerlerde çok sayıda arkadaşları var.
- Tom certainly has a lot of friends in high places.
Kar, ülkenin yüksek yerlerinde ulaşımı engelledi.
- Snow prevented the transport in high places of the country.
Yüksek ateş, bu hastalığın önemli bir belirtisidir.
- High fever is a prominent symptom of this disease.
O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Stok geçen temmuz ayında yüksek noktaya ulaştı.
- The stock reached its high point last July.
Cuma gecesi lisede bir dans olacak.
- There will be a dance Friday night at the high school.
Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
- My father teaches English at a high school.
Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
- The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
Köy dağlarda yüksekte bulunmaktadır.
- The village is located high up in the mountains.
Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
- Many high-level officials attended the meeting.
Onun üst üste dört rakibini yenmesi lise takımımıza şampiyonluk kazandırdı.
- His beating four competitors in a row won our high school team the championship.
Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
- His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
Siparişinize en büyük önceliği verdik.
- We have given your order highest priority.
Ben, ulusal hükümetten herhangi bir yardım almamızın çok olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that we'll ever get any help from the national government.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
Fransız işsizliği bir rekor yükseklikte.
- French unemployment is at a record high.
Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
- The kangaroo jumps very high.
Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
- The price of this camera is very high.
Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
- The university conferred its highest degree on him.
Bu iş yüksek derecede yetenek gerektiriyor.
- This work calls for a high degree of skill.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
Ne kadar yükseğe gidersek hava o kadar incelir.
- The higher we go up, thinner the air becomes.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.
... highs of one question what are some ways that we can become more involved with ...