Tom hayal kırıklığını gizlemek için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to hide his disappointment.
Yüzünü gizlemek istiyorsan, çıplak yürü.
- If you want to hide your face, walk naked.
Paramı saklamak için iyi bir yer düşünemedim.
- I couldn't think of a good place to hide my money.
Saklamak zorunda değilsin.
- You don't have to hide.
Benim postumu kurtardığın için teşekkürler.
- Thanks for saving my hide.
Çabuk, lambayı söndür, karanlıkta saklanmak istiyorum.
- Quick, turn off the lamp, I want to hide in the darkness.
Saklanmak zorunda değilsin.
- You don't have to hide.
Tom hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.
- Tom tried to hide his disappointment.
Tom hayal kırıklığını gizlemek için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to hide his disappointment.
Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.
- I shall hide the key so that you cannot open the suitcase.
Duygularımı gizleyemiyorum.
- I can't hide my feelings.
Gizlenmek zorunda değiliz.
- We don't have to hide.
Tom gizlenmek zorunda değildi.
- Tom didn't have to hide.
Tom Mary'ye âşık olduğu gerçeğini saklama girişiminde bulunmadı.
- Tom made no attempt to hide the fact that he was in love with Mary.
Bunu güvenli bir yerde sakla. Ona kimsenin dokunmasını istemiyorum.
- Hide this in a safe place. I don't want anyone getting their hands on it.
The blind man, whom he had not been able to cure with the pomade, had gone back to the hill of Bois-Guillaume, where he told the travellers of the vain attempt of the druggist, to such an extent, that Homais when he went to town hid himself behind the curtains of the Hirondelle to avoid meeting him.