I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
There is nothing concealed that will not be revealed.
- Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
Life never ends but earthly life does.
- Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
I never read that book.
- O kitabı hiç okumadım.
I hope that none of them got into an accident.
- Onlardan hiçbirinin kaza geçirmediğini umuyorum.
Any house is better than none.
- Herhangi bir ev, hiç olmamasından daha iyidir.
Please don't tell anybody.
- Lütfen hiç kimseye söyleme.
Anybody is better than nobody.
- Herhangi biri hiç kimsenin olmamasından daha iyidir.
No one understands that.
- Onu hiç kimse anlamıyor.
No one knows his name.
- Hiç kimse onun adını bilmiyor.
They said they hadn't seen anyone.
- Onlar hiç kimseyi görmediklerini söylediler.
We will not tolerate anyone who engages in terrorism.
- Teröre bulaşan hiç kimseye müsamaha göstermeyeceğiz.
Nobody can control us.
- Hiç kimse bizi kontrol edemez.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
I listened, but I didn't hear anything.
- Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
That won't change anything.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Nobody got zero in that test.
- Hiç kimse o testten sıfır almadı.
That baby is really not cute at all.
- O bebek gerçekten hiç şirin değildir.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
Have you ever seen Tokyo Tower?
- Tokyo Kulesi'ni hiç gördün mü?
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
I have no idea what I ought to do.
- Ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.
I'm not at all tired.
- Ben hiç yorgun değilim.
Getting excited is not at all the same as getting angry.
- Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
I have no plans whatsoever.
- Benim hiçbir planım yok.
In the old days, there were no telephones or electricity whatsoever.
- Eski günlerde hiçbir telefon ya da elektrik yokmuş.
I am far from satisfied with the result.
- Sonuçtan hiç memnun değilim.
It is far from easy to understand it.
- Bunu anlamak hiç de kolay değil.
She was not in the least pleased with my present.
- O, hediyemden hiç memnun olmadı.
You are not in the least happy.
- Sen hiç mutlu değilsin.
Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
- Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
Whatever happens, I won't tell anybody about it.
- Ne olursa olsun, hiç kimseye bunun hakkında bir şey anlatmayacağım.
When he is drunk, he grumbles and fights. When he is sober, he lies on whatever comes to hand and says nothing.
- O sarhoşken, homurdanıyor ve kavga ediyor. O ayıkken, eline ne gelirse atıyor ve hiçbir şey söylemiyor.
He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
In no way is he a man of character.
- O hiçbir şekilde karakter sahibi değil.
His logic is in no way defensible.
- Onun mantığı hiçbir şekilde savunulabilir değil.
Mary renounced her moral values and became a nihilist.
- Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
No river in the world is longer than the Nile.
- Dünyada hiçbir nehir Nil'den daha uzun değildir.
You could at least take a shower.
- Hiç değilse duş alabilirsin.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
You could at least say thank you.
- Hiç olmazsa teşekkür ederim diyebilirsin.
None of us speak French.
- Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.
None of you are going to be fired.
- Hiç biriniz kovulmayacaksınız.
None of you are going to be fired.
- Hiç biriniz kovulmayacaksınız.
None of us are perfect.
- Hiç birimiz mükemmel değiliz.
Neither of them looks happy.
- Onlardan hiç biri mutlu görünmüyor.
I don't think it's strange at all.
- Onun tuhaf olduğunu hiç de düşünmüyorum.
Tom has no classes at all on Monday.
- Tom'un pazartesi günü hiç dersi yok.
Do I annoy you? No, not at all.
- Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
Are you still mad at me? No, not at all.
- ''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
Are you tired? No, not at all.
- Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
Do you mind my smoking here? No, not at all.
- Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
It snowed for many days together.
- Hiç durmadan günlerce kar yağdı.
The stew was not half bad.
- Güveç hiç fena değildi.
No man can be a patriot on an empty stomach.
- Hiç kimse boş mideyle vatansever olamaz.
No man received enough votes to win the nomination.
- Hiç kimse adaylığı kazanmak için yeterli oy almadı.
A friend to all is a friend to none.
- Herkes için bir arkadaş hiç kimse için bir arkadaştır.
None can do it as good as Tom can.
- Hiç kimse onu Tom'un yapabildiği kadar iyi yapamaz.
She is a beauty, admittedly, but she has her faults.
- Hiç kuşkusuz o bir güzel, ama onun hataları var.
He is admittedly an able leader.
- O hiç kuşkusuz yetenekli bir lider.
That car is no doubt in an awful condition.
- O araba hiç kuşkusuz korkunç bir durumda.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
We have to investigate the cause at any rate.
- Hiç olmazsa nedenini araştırmalıyız.
At any rate, it will be a good experience for you.
- Hiç olmazsa, bu sizin için iyi bir deneyim olacaktır.
It's hardly raining at all.
- Hemen hemen hiç yağmur yağmıyor.
Your ideas are hardly practical.
- Sizin fikirleriniz hemen hemen hiç pratik değil.
I hardly ever take my dog for a walk.
- Köpeğimi hemen hemen hiç yürüyüşe götürmem.
Tom hardly ever listens to the radio.
- Tom hemen hemen hiç radyo dinlemez.
Don't you ever dust this place?
- Bu yerin hiç tozunu almıyor musun?
Is there any home remedy for dust mites?
- Toz akarları için hiç ev çözümü var mı?
He hardly studies chemistry.
- O, neredeyse hiç kimya çalışmaz.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
Tom hardly ever studies after 10:00 p.m.
- 10:00 sonra Tom hemen hemen hiç çalışmaz.
I could hardly understand him.
- Ben onu hemen hemen hiç anlayamadım.
Tom scarcely ever gets any exercise.
- Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
He was born so poor that he received hardly any school education.
- O kadar fakir doğdu ki hiç okul eğitimi almadı.
However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian.
- Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.
He was by no means happy.
- O hiçbir şekilde mutlu değildi.
She is by no means angelic.
- O hiçbir şekilde anjelik değildir.