Mary renounced her moral values and became a nihilist.
- Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
She knows nothing about your family.
- Aileniz hakkında hiçbir şey bilmiyor.
Life never ends but earthly life does.
- Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
I never read that book.
- O kitabı hiç okumadım.
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Hiçbir bilgisayar yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
I don't know anything about her family.
- Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
Nobody got zero in that test.
- Hiç kimse o testten sıfır almadı.
In the old days, there were no telephones or electricity whatsoever.
- Eski günlerde hiçbir telefon ya da elektrik yokmuş.
No creature whatsoever can live in space.
- Hiçbir yaratık uzayda yaşayamaz.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
No river in the world is longer than the Nile.
- Dünyada hiçbir nehir Nil'den daha uzun değildir.
Have you ever been to Canada?
- Hiç Kanada'ya gittin mi?
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
I have no idea what I ought to do.
- Ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.
He is not at all a gentleman.
- O hiç centilmen değil.
Getting excited is not at all the same as getting angry.
- Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
I am far from satisfied with the result.
- Sonuçtan hiç memnun değilim.
I'm far from impressed.
- Ben hiç etkilenmedim.
You are not in the least happy.
- Sen hiç mutlu değilsin.
She was not in the least pleased with my present.
- O, hediyemden hiç memnun olmadı.
Nobody can control us.
- Hiç kimse bizi kontrol edemez.
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
Is there any home remedy for dust mites?
- Toz akarları için hiç ev çözümü var mı?
Don't you ever dust this place?
- Bu yerin hiç tozunu almıyor musun?
Whatever happens, I won't tell anybody about it.
- Ne olursa olsun, hiç kimseye bunun hakkında bir şey anlatmayacağım.
When he is drunk, he grumbles and fights. When he is sober, he lies on whatever comes to hand and says nothing.
- O sarhoşken, homurdanıyor ve kavga ediyor. O ayıkken, eline ne gelirse atıyor ve hiçbir şey söylemiyor.
He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
This video is a harmless joke and is in no way meant to insult anyone. Any similarity with real characters or events is coincidental.
- Bu video zararsız bir şakadır ve hiçbir şekilde kimseye hakaret etmek anlamına gelmez. Gerçek karakter veya olaylarla olan herhangi bir benzerlik tesadüftür.
His logic is in no way defensible.
- Onun mantığı hiçbir şekilde savunulabilir değil.
Mary renounced her moral values and became a nihilist.
- Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
He was born so poor that he received hardly any school education.
- O kadar fakir doğdu ki hiç okul eğitimi almadı.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
She is by no means angelic.
- O hiçbir şekilde anjelik değildir.
Nick is by no means satisfied with the reward.
- Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.
Do people ever accuse you of being superficial?
- İnsanlar seni hiç yüzeysel olmakla suçlar mı?
The next morning the White Duck wandered round the pond, looking for her little ones; she called and she searched, but could find no trace of them.
- Ertesi sabah Beyaz Ördek, yavrularını arayarak göletin etrafında dolandı durdu; isimleriyle seslendi, aradı taradı ama onlara dair hiçbir ize rastlayamadı.
Have your ever followed the White Rabbit to its hole?
- Sen hiç beyaz tavşanı deliğine kadar izledin mi?