Tereddüt etmeden karısına gerçeği söyledi.
- Without hesitation, he told his wife the truth.
Biraz tereddütten sonra kitabı masaya koydu.
- After some hesitation, he laid the book on the desk.
Gerçek dövüşte, duraksamanın çok tehlikeli bir şey olduğunu unutmamalısın.
- In real combat, you must not forget that hesitation is a very dangerous thing.
Mary duraksamadan buz gibi suya atladı.
- Mary jumped into the icy water without hesitation.
Tom çekinmeden arabasını sattı.
- Tom sold his car without hesitation.
Tom çekinmeden odaya girdi.
- Tom entered the room without hesitation.
Mary çekinmeden buzlu suya atladı.
- Mary jumped into the icy water without hesitation.
Tom çekinmeden odaya girdi.
- Tom entered the room without hesitation.
O, paranın kendi payına düşenini almakta tereddüt etmedi
- He did not hesitate in taking his share of the money.
Tom hiç tereddüt etmedi.
- Tom didn't hesitate at all.
He hesitated whether to accept the offer or not; men often hesitate in forming a judgment.