hesapsız

listen to the pronunciation of hesapsız
Турецкий язык - Английский Язык
untold
innumerable; incalculable
undocumented (expense, amount of money)
unreflective, rash, precipitate
uneconomical
countless, incalculable; unplanned, not properly considered
without careful consideration; without weighing the consequences, unreflectively
uncounted
measureless
without number
number
vast
hesap
account

I'd like to open an account. - Bir hesap açmak istiyorum.

Here's my account number. - İşte benim hesap numaram.

hesap
calculation

Tom did a quick calculation in his head. - Tom kafasında hızlı bir hesaplama yaptı.

I've made a mistake in my calculations. - Hesaplamalarımda bir hata yaptım.

hesapsız kitapsız
1. (expending money) without making a record of it. 2. unrecorded, undocumented (expenditures). 3. (doing something) without properly planning it out beforehand; (doing something) without giving it any forethought. 4. (something) which is marked by a complete lack of planning; (something) which is marked by a complete lack of forethought
hesap
{i} estimate

Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun. - İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.

hesap
score
hesap
count

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

hesap
bill

The bill added up to three thousand dollars. - Hesap üç bin dolar tuttu.

The bill must be paid today. - Hesap bugün ödenmelidir.

hesap
computation
hesap
bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.)
hesap
sum
hesap
statement

Statements will be mailed every quarter. - Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.

hesap
sums
hesap
debt
hesap
accounts

Do you two have separate bank accounts? - Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?

I've opened many Facebook and Twitter accounts since 2008. I now have six Facebook accounts and fifteen Twitter accounts. - 2008'den beri bir sürü Facebook ve Twitter hesapları açtım. Şimdi altı Facebook hesabım ve on beş Twitter hesabım var.

hesap
check

We'd like separate checks, please. - Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.

Waiter, the check, please. - Garson, hesap lütfen.

hesap
(Ticaret) facility
hesap
(Bilgisayar) calc

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

hesap
recital
hesap
(Ticaret) balance

I'd like to find out my bank balance. - Banka hesap bakiyemi öğrenmek istiyorum.

What's my bank balance this month? - Bu ay benim hesap bakiyem nedir?

hesap
tally
hesap
cipher
hesap
calculate

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

A computer can calculate very rapidly. - Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.

hesap
calculus
hesap
tab

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

hesap
accountable to
hadsiz hesapsız
innumerable, countless, incalculable
hesap
calculation, computation
hesap
arithmetic
hesap
(Hukuk) account, bill
hesap
settling
hesap
plan, expectation
hesap
calculating

Primitive calculating machines existed long before computers were developed. - İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.

He is shrewd and calculating. - O, kurnaz ve hesapçıdır.

hesap
account, financial record
hesap
reckoning
hesap
calculation, calculus, computation; account; bill, check; estimate; arithmetic
hesap
counting

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

hesap
account, money owed or on deposit
Турецкий язык - Турецкий язык
Ölçüsüz, tutumsuz, savruk, müsrif
Sayılamayacak kadar çok olan
Önceden iyi düşünülmemiş, sonu belli olmayan
HESAPSIZ
Sayılamayacak kadar çok olan. Önceden iyi düşünülmemiş, sonu belli olmayan. Ölçüsüz, tutumsuz, savruk, müsrif
HESAPSIZ
Hesabı tutulmayan
hesapsız kitapsız
Sorumsuz, ölçüsüz
hesapsız kitapsız
Deftere geçirmeden veya belgeye bağlamadan
hadsiz hesapsız
Sayılamayacak derecede çok
hesap
Oranlama, tahmin: "Evdeki hesap çarşıya uymaz."- Atasözü
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
hesap
"Tutum", "durum" veya "anlayış" anlamına gelir
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu: "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver."- S. F. Abasıyanık. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Matematiksel işlem
hesap
Tutum, durum, anlayış
hesap
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Oranlama, tahmin
hesap
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
hesap
Aritmetik
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü: "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?."- F. R. Atay
hesapsız
Избранное