He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
We expected the routine, but we got the extraordinary.
- Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
- Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
I'll meet you at the usual time.
- Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
Fill her up with regular. I'll be paying in cash.
- Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.
I always get up at six.
- Her zaman altıda kalkarım.
Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
He is stronger than ever.
- O, her zamankinden daha güçlüdür.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Please come and see me any time.
- Lütfen her zaman beni görmeye gelebilirsin.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
He stayed there all the time.
- O her zaman orada kaldı.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Tom was stealing money for the last two years, and Mary knew it all the time.
- Tom son iki yıldır para çalıyordu ve Mary bunu her zaman biliyordu.
There's always next year.
- Her zaman gelecek yıl vardır.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
A good book is the best friend, now and forever.
- İyi bir kitap, şimdi ve her zaman en iyi arkadaştır.
He will forever live on in our memories.
- O her zaman anılarımızda yaşayacak.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
This works every time.
- Bu her zaman işe yarar.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
He was late, as always.
- O, her zamanki gibi geç kalmıştı.
Mary, as always, is inimitable!
- Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
You're welcome back anytime.
- Her zaman tekrar gelebilirsin.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.
To come out on top, you have to stay two steps ahead of your opponent at all times.
- Zirveye çıkmak için her zaman rakibin iki adım önünde kalmak zorundasın.