I always get up at six.
- Her zaman altıda kalkarım.
You're always singing.
- Her zaman şarkı söylüyorsun.
He will forever live on in our memories.
- O her zaman anılarımızda yaşayacak.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
Please come and see me any time.
- Lütfen her zaman beni görmeye gelebilirsin.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
The New York Times reviews her gallery all the time.
- The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
There's always next year.
- Her zaman gelecek yıl vardır.
Japan has produced more cars than ever this year.
- Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
You can always come back here anytime you want.
- İstediğin zaman buraya her zaman geri gelebilirsin.
If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
You are in my thoughts at all times.
- Sen her zaman düşüncelerimdesin.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.
Needless to say, Judy came late as usual.
- Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.
You look very pretty, as usual.
- Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.
Whenever I go abroad, I suffer from jet lag and diarrhea.
- Her ne zaman yurtdışına gitsem saat farkı ve ishalden rahatsız olurum.
Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
- Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.