We travelled all over the country.
- Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
A lot of people want peace all over the world.
- Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
They looked everywhere for him, but couldn't find him anywhere.
- Ona her yerde baktılar, ama hiçbir yerde bulamadılar.
These are on sale everywhere.
- Bunlar her yerde satılıyor.
Tom can sleep anywhere.
- Tom her yerde uyuyabilir.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
He had bruises all over after the fight.
- Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
A lot of people want peace all over the world.
- Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
He left his books all around the house.
- O, kitaplarını evin her yerine bıraktı.
There were flowers all around.
- Her yerde çiçekler vardı.