I play tennis every day.
- Ben her gün tenis oynarım.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
I speak English daily.
- Her gün İngilizce konuşurum.
The patient was recovering daily.
- Hasta her gün toparlanıyordu.
I worked on it day after day.
- Her gün onun üzerinde çalıştım.
He comes to see his sick friend day after day.
- Her gün hasta arkadaşını görmeye geliyor.
Tom eats the same food day in and day out.
- Tom her gün aynı yemeği yer.
He plays Minecraft day in, day out.
- O her gün Minecraft oynar.
It's just an everyday thing.
- O sadece her günkü bir şeydir.
Layla talked to Sami everyday.
- Leyla her gün Sami ile konuştu.