Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
- Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
- Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.