He was always drinking in those days.
- O, o günlerde hep içki içiyordu.
She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
Tom and I fight all the time.
- Tom ve ben hep kavga ederiz.
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
Not every student went there yesterday.
- Dün oraya öğrencilerin hepsi gitmedi.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.