All in all, it's not a bad little restaurant.
All of them are just here to pick up girls.
- Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
All they that take the sword shall perish with the sword.
- Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
Tom woke up in the middle of the night and ate an entire bag of chips.
- Tom gece yarısında uyandı ve bir paket cipsin hepsini yedi.
They are five in all.
- Onlar hepsi beş kişiler.
There were ten eggs in all.
- Hepsi on yumurta vardı.
People aren't all the same.
- İnsanlar hepsi bir değil.