He leaped over the shallow ditch.
- Sığ hendek üzerinden atladı.
Tom discovered Mary's body in a ditch.
- Tom Mary'nin cesetini bir hendekte buldu.
How horrible, fantastic, incredible it is that we should be digging trenches and trying on gas-masks here because of a quarrel in a far away country between people of whom we know nothing.
- Kim olduklarını bilmediğimiz insanların arasında, çok uzak bir ülkedeki savaş yüzünden burada gaz maskeleri denemek ve hendekler kazmak zorunda olmamız ne kadar korkunç, fantastik, inanılmaz.
Many castles are encircled by a moat.
- Birçok kale bir hendekle çevrilidir.
A moat surrounds the castle.
- Kaleyi bir hendek kuşatır.