Scientists haven't found a cure for cancer yet.
- Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
The date of the party is still up in the air.
- Partinin tarihi henüz belirsiz.
Johnny moved to Spain just a few months ago, so he isn't used to speaking Spanish as yet.
- Johnny sadece birkaç ay önce İspanya'ya taşındı, o henüz İspanyolca konuşmaya alışkın değil.
I just don't know what to say.
- Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.
I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
Scarcely had the market opened when the fire broke out.
- Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.
I have just now finished doing my English homework.
- İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
I haven't found anything better yet.
- Henüz daha iyi bir şey bulmadım.
Don't tell them just yet.
- Henüz onlara söyleme.
Don't make up your mind just yet.
- Henüz kararını verme.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.