Your ideas are hardly practical.
- Sizin fikirleriniz hemen hemen hiç pratik değil.
Tom hardly ever listens to the radio.
- Tom hemen hemen hiç radyo dinlemez.
Tom hardly ever listens to the radio.
- Tom hemen hemen hiç radyo dinlemez.
I hardly ever use cash anymore.
- Artık hemen hemen hiç nakit kullanmıyorum.
The mother said little to the daughters.
- Anne kızlarına hemen hemen hiç bir şey söylemedi.
The mother said little to the sons.
- Anne oğullarına hemen hemen hiç bir şey söylemedi.
I barely know the city.
- Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
Layla and Sami barely knew each other.
- Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı.
Tom scarcely ever gets any exercise.
- Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
I scarcely ever get excited before an exam.
Tom scarcely ever gets any exercise.
- Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
Tom almost never speaks French.
- Tom hemen hemen hiç Fransızca konuşmaz.
Tom almost never goes to bed before midnight.
- Tom hemen hemen hiçbir zaman gece yarısından önce yatağa gitmez.
It's hardly raining at all.
- Hemen hemen hiç yağmur yağmıyor.
Tom hardly ever studies after 10:00 p.m.
- 10:00 sonra Tom hemen hemen hiç çalışmaz.
Tom scarcely ever gets any exercise.
- Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.