Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
- I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.
- Tom failed to heed warning signs.
Onun tavsiyesine dikkat et.
- Take heed of her advice.
Uyarıya dikkat etmediler.
- They gave no heed to the warning.
Onun tavsiyesine dikkat et.
- Take heed of her advice.
Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
- I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
Uyarıya dikkat etmediler.
- They gave no heed to the warning.
Adam onun yüksek sesle protestosuna aldırmadı.
- The man gave no heed to her loud protest.
Tom uyarıya aldırmayacak.
- Tom won't heed the warning.
O herhangi bir tavsiyeye kulak vermez.
- He doesn't heed any advice.
Then for a few minutes I did not pay much heed to what was said, being terribly straitened for room, and cramped with pain from lying so long in one place.