Определение hedefi в Турецкий язык Английский Язык словарь
- target
- objective of
- hedef
- target
Aim at the target with this gun.
- Bu tabanca ile hedefe nişan al.
Tom's shot missed the target by two feet.
- Tom'un atışı hedefi iki fitle ıskaladı.
- hedef
- goal
Finally, he achieved his goal.
- Sonunda hedefine ulaştı.
They attained their goal.
- Onlar hedeflerine ulaştılar.
- hedef
- (Hukuk) objective
The uprising failed to achieve its objectives.
- Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.
The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same.
- Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.
- hedef
- aim
Tom was aiming his pistol at Mary when John shot him.
- John onu vurduğunda, Tom silahını Mary'ye hedefliyordu.
Aim at the target with this gun.
- Bu tabanca ile hedefe nişan al.
- hedefi aşma
- (Gıda) overshoot
- hedefi bulmak
- get home
- hedefi farklı kaydet
- (Bilgisayar) save target as
- hedefi iyi vuramayan kimse
- a poor shot
- hedefi on ikiden vurmak
- get home
- hedefi vuramama
- miss
- hedefi yakalamak
- (Askeri) seizing the objective
- hedefi aşırmak
- overshoot
- hedefi gerçekleştirmek
- negociate
- hedefi görmeden bombardıman
- (Askeri) shoran bombing
- hedefi makas içine almak
- bracket
- hedefi olmadan
- aimlessly
- hedefi tutturamamak
- miss the mark
- hedefi tutturmak
- reach the target
- hedefi tutturmak
- achieve the target
- hedefi tutturmak (kurşun vb)
- reach the target
- hedefi tutturmak (kurşun vb)
- hit the target
- hedefi vuramama
- missing a target
- hedefi vuramamak
- miss the mark
- hedefi vurmak
- hit the mark
- hedefi vurmak
- hit target
- hedefi yazdır
- (Bilgisayar) print target
- hedefi şaşırtmak
- misdirect
- hedefe varma, hedefi vurma
- There are objective, target shoot
- hedef
- destination
What's your final destination?
- Senin nihai hedefin nedir?
As soon as I arrived at the destination, I called him.
- Hedefe varır varmaz onu aradım.
- hedef
- {i} object
The uprising failed to achieve its objectives.
- Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.
That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve.
- Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.
- hedef
- intention
- hedef
- (Bilgisayar) to
- hedef
- (Ticaret) goals
Tom has already achieved many of his goals.
- Tom zaten hedeflerinin birçoğunu elde etti.
After reflecting on my life up to now, I decided that I needed to change my goals.
- Şimdiye kadarki hayatımı derinlemesine düşündükten sonra hedeflerimi değiştirmem gerektiğine karar verdim.
- asker alma hedefi
- (Askeri) recruiting objective
- düzeltme tanzim hedefi
- (Askeri) registration target
- fırsat hedefi
- (Askeri) opportunity target
- hedef
- (Bilgisayar) copy to
- hedef
- mission
The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
- NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.
- hedef
- (Bilgisayar) dest
Although each person follows a different path, our destinations are the same.
- Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
We have reached our destination.
- Biz hedefimize ulaştık.
- hedef
- cock-shy
- hedef
- end
The end justifies the means.
- Hedefe giden her yol mübahtır.
At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
- Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- hedef
- point
- kalite hedefi
- quality objective
- kariyer hedefi
- career goal
- mesleki hedefi
- (Bilgisayar) objective
- tulum hedefi
- (Askeri) towed sleeve target
- hedef
- {i} bourn
- hedef
- cause
- hedef
- mark
The bullet found its mark.
- Mermi hedefini buldu.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
- hedef
- to target
- Füze/Hava Hedefi Malzeme Programı
- (Askeri) Missiles/Air Target Materials Program
- arazi hedefi
- (Askeri) landscape target
- boy hedefi
- cock shy
- boy hedefi
- (deyim) sitting target
- harekat hedefi
- (Askeri) operating target
- hedef
- Terminus
- hedef
- blank
- hedef
- bourne
- hedef
- target, mark
- hedef
- (bomba) home
- hedef
- Land of Promise
- hedef
- clout
- hedef
- cock shy
- hedef
- target, mark; object, objective, aim, goal, cause erek, amaç, gaye, maksat
- hedef
- object, aim, goal
- hedef
- butt
- hedef
- Promised Land
- hedef
- (okçuluk) rover
- hedef
- drift
- hedef
- animus
- kiralık katilin hedefi
- hit
- krikette hedefi vurarak oyun dışı etmek
- stump out
- krikette hedefi vurarak oyun dışı etmek
- stump
- kurs hedefi
- (Askeri) course aim
- lojistik destek hedefi
- (Askeri) requirements objective
- papağan şeklindeki ok hedefi
- popinjay
- proje hedefi
- project objective
- psikolojik harekat hedefi
- (Askeri) psyop objective
- roket hedefi
- (Askeri) rocket target
- uzun mesafe hedefi
- (okçuluk) rover
- özel ilgi hedefi
- (Askeri) special interest target