Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
O, yürek parçalayan bir hikaye idi.
- It was a heartbreaking story.
Fadıl, Dania'yı kontrol etmek için her zaman kalpsiz korkutma taktiklerini kullandı.
- Fadil always used his heartless scare tactics to control Dania.
Senin kalpsiz olduğunu sanmıyorum.
- I don't think you're heartless.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Bende kupa valesi var.
- I've got the jack of hearts.
Benim bir kupa kızım var.
- I've got a queen of hearts.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Gitmek istediğin her yere seni götüreceğim ve canının istediği her şeyi sana alacağım.
- I'll take you wherever you want to go and buy you whatever your heart desires.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Tom nasıl bu kadar katı yürekli olabilir?
- How could Tom be so heartless?
Dan katı yürekli görünmek istemiyor.
- Dan doesn't want to look heartless.
I heart you (I love you).
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.
At last she spoke in a low voice, hesitating slightly, nevertheless going with incisive directness into the very heart of the problem.
The further we delve into this story, the more convinced we become of one thing: We heart the Goss.
We provided a lot of brains and a lot of heart to the response when it was needed, says Sandra Sanchez, director of AFSC's Immigrants' Voice Program in Des Moines.
Aw. Thank you. The Cherub kissed the air between them and sent a small cluster of tiny red hearts at her.