We'll have to be prepared.
- Hazırlanmış olmak zorunda olacağım.
You'd better be prepared.
- Hazırlanmış olsan iyi olur.
I have to prepare for the test in English.
- İngilizce test için hazırlanmak zorundayım.
The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
He was in charge of preparing a magazine for publication.
- O yayınlama için bir dergi hazırlanmasında sorumlu oldu.
She is busy preparing for an examination.
- O, sınava hazırlanmakla meşgul.
He has drawn up a will.
- O, bir vasiyetname hazırladı.
She prepared the meal in a very short time.
- O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.
He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.