I have to prepare for the test in English.
- İngilizce test için hazırlanmak zorundayım.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Magdalena and Lech are preparing for their Polish exams.
- Magdalena ve Lech, Lehçe sınavlarına hazırlanıyorlar.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
He has drawn up a will.
- O, bir vasiyetname hazırladı.
Tom was well prepared for the exam.
- Tom sınav için iyi hazırlandı.
In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
I have to prepare my presentation.
- Sunumumu hazırlamak zorundayım.
We did our best to prepare Tom for what was going to happen.
- Olacak şeye Tom'u hazırlamak için elimizden geleni yaptık.
I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
I was busy cooking dinner.
- Yemek hazırlamakla meşguldüm.
I'm busy cooking dinner.
- Akşam yemeği hazırlamakla meşgulüm.
Tom just drank the last cup of coffee. We'll have to make another pot.
- Tom az önce son fincan kahveyi içti. Ona bir demlik daha hazırlamak zorunda kalacağız.
Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
- Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
Mrs. West is busy getting breakfast ready.
- Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
Mother was busy getting ready for dinner.
- Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
It only took Mary a few minutes to set the table.
- Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.
Whose turn is it to set the table?
- Masayı hazırlamak için kimin sırası?