Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
They expressed satisfaction with their lives.
- Hayatlarından memnun olduklarını ifade ettiler.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
- Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
I'm tired of living this kind of life.
- Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
Life isn't a problem to be solved, but a reality to be experienced.
- Hayat çözümlenecek bir problem değildir, ama deneyimlenecek bir gerçekliktir.
It was the greatest experience of my life.
- Bu benim hayatımın en büyük bir deneyimiydi.
Tatoeba: We've got more sentences than your mom could ever say in her lifetime.
- Tatoeba: Annenin hayatı boyunca şimdiye kadar söyleyebildiğinden daha fazla cümleye sahibiz.
Her dream of a lifetime finally came true.
- Hayatının rüyası sonunda gerçek oldu.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
- Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.
Unless a nation's existence is in peril, war is murder.
- Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.
The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.
- Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.
The sun is essential to life.
- Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
He found it very difficult to adjust himself to life in the new school.
- O, yeni okuldaki hayata kendini alıştırmayı çok zor buldu.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
The elevators in a skyscraper are vital systems.
- Bir gökdelendeki asansörler hayati sistemlerdir.
Tom had one big ambition in life. That was to become a race car driver.
- Tom'un hayatta büyük bir hırsı vardı. O bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
It was a race against the clock to save Fadil's life.
- Fadıl'ın hayatını kurtarmak için zamana karşı bir yarıştı.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Yaşamak için yaptığın iş nedir?
- Hayatını nasıl kazanıyorsun?
Mars'ta yaşam var mı?
- Mars'ta hayat var mı?