Tom Mary'nin hikayesinden büyülenmişti.
- Tom was fascinated by Mary's story.
Tom büyülenmiş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to be fascinated.
Kediler tarafından büyülendim.
- I'm fascinated by cats.
Biz onun sesinden büyülendik.
- We were fascinated by her voice.
O, sanki bir hayalet görmüş gibi donakaldı.
- She stood transfixed as if she had seen a ghost.