Tom Mary'nin operadan ne kadar nefret ettiğini bildiğini düşündü.
- Tom thought Mary knew how much he hated opera.
O, kocasından nefret etti.
- She hated her husband.
Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
- To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
İnsanlar gerçekten birbirlerinden nefret etmek zorundalar mı?
- Do people really have to hate one another?
Ondan nefret etmemin nedeni bu.
- This is why I hate him.
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
- Fred went so far as to say that he had hated me.
O, ona bir kazak satın aldı, ama o renginden nefret etti.
- She bought him a sweater, but he hated the color.
I requyre you of one thynge, that whan ye com to Kynge Arthures courte, discover nat my name, for I am sore there behatyd.
He gave me a look filled with pure hate.
... The first thing he said was he hated the internet. ...
... in the boys' play and all the girls hated me because I ...