Here is a reminder for young people: you will all die sometime.
- İşte gençler için bir hatırlatma: hepiniz bir ara öleceksiniz.
A reminder from the library has arrived.
- Kütüphaneden bir hatırlatma notu geldi.
I just wanted to remind you to call Tom.
- Sadece Tom'u aramanı hatırlatmak istedim.
I have to remind you of your promise.
- Sana sözünü hatırlatmak zorundayım.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
Tom remembered that Mary and John had tried to kill him.
- Tom Mary ve John'un onu öldürmeye çalıştığını hatırladı.
Ken couldn't recall his name.
- Ken onun ismini hatırlayamadı.
I can't recall her name at the moment.
- Şu anda ismini hatırlayamıyorum.
Tom admitted that he always has trouble remembering names.
- Tom isimleri hatırlamada her zaman sorun yaşadığını itiraf etti.
Tom had trouble remembering what Mary looked like.
- Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
I can remember the warmth of her hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.
- Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.