O sert bir eleştirmen.
- She's a harsh critic.
Bugünün sert gerçeklerine adapte olmalıyız.
- We must adapt to today's harsh realities.
1880'lerde burası haşin bir sınır kasabasıydı.
- In the 1880's, this was a harsh frontier town.
Deniz haşin bir metrestir.
- The sea is a harsh mistress.
Eğer iklim sert ve şiddetli ise, insanlar da sert ve şiddetlidir.
- If the climate is harsh and severe, the people are also harsh and severe.
Kırıcı bir dil kullanmayın.
- Don't use harsh language.
Teslim şartları ağır idi.
- The surrender terms were harsh.
Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
Tom'un acımasız olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is harsh.
Tom'un acımasız olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is harsh.
Gençler bugünün acımasız gerçeklerine uymalılar.
- Teenagers must adapt to today's harsh realities.
Beni çok kaba şekilde yargılama.
- Don't judge me too harshly.
Yet, if I name my guilt, 't is not to boast, / None can deem harshlier of me than I deem .
Dude, you're harshing my buzz.
Quit harshing me already, I said that I was sorry!.