He is awkward in his movements.
- O hareketlerinde hantaldır.
The movements of this robot are awkward.
- Bu robotun hareketleri hantaldır.
The man lay motionless.
- Adam hareketsiz yatıyordu.
Tom seconded the motion.
- Tom hareketi destekledi.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
They were so frightened that they couldn't move an inch.
- O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.
Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
- Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
It is imperative for you to act at once.
- Derhal hareket etmen zorunludur.
The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
Sound travels very quickly.
- Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
This movement had a great impact on the behavior of women.
- Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
I need a flight that leaves on Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.
My flight will depart in an hour.
- Uçağım bir saat içinde hareket edecek.
Don't behave lightly.
- Düşünmeden hareket etme.
You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.
- Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.
Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
- İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
- Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
Tokyo wasted no time in taking action.
- Tokyo harekete geçmede boşa zaman geçirmedi.
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
She played a part in the women's lib movement.
- Kadınların özgürlüğü hareketinde bir rol oynadı.
She played a part in the women's lib movement.
- Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.
In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.
His brave deed earned him respect.
- Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.
The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri harekete geçirdi.
This is an illegal transaction.
- Bu yasadışı bir harekettir.
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
Tom gestured for me to leave.
- Tom ayrılmam için bana el hareketi yaptı.
She gave me a hand gesture I didn't understand.
- O bana anlamadığım bir el hareketi yaptı.
If we are to be there at six, we will have to start now.
- Biz altıda orada olacaksak, şimdi hareket etmek zorundayız.
We start for Osaka tomorrow morning.
- Yarın sabah Osaka'ya hareket ediyoruz.