hareketler

listen to the pronunciation of hareketler
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) transactions
(Bilgisayar) default sets
hareket
movement

Your movements were unaccountable. - Hareketlerin sorumsuzdu.

He is awkward in his movements. - O hareketlerinde hantaldır.

hareket
motion

Our planet, Earth, is always in motion. - Gezegenimiz, Dünya, her zaman hareket halindedir.

Mary made a slight motion with her head. - Mary başıyla hafif bir hareket yaptı.

hareket
move

Nothing's wrong with the engine, but my car won't move. - Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.

They were so frightened that they couldn't move an inch. - O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.

hareket
{i} act

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime. - Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

hareket
travel

Light travels at a velocity of 186,000 miles per second. - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.

Sound travels very quickly. - Ses çok hızlı şekilde hareket eder.

hareket
behavior

This movement had a great impact on the behavior of women. - Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.

hareket
movement; move; motion; act, behaviour, conduct; activity, action; departure, start
hareket
flight

My flight will depart in an hour. - Uçağım bir saat içinde hareket edecek.

I need a flight that leaves on Monday afternoon. - Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.

hareket
{i} bearing
hareket
handling
hareket
evolvement
hareket
(Gıda) action times activation energy
hareket
militate
hareket
(Gıda) action times
hareket
ultrasonic
hareket
doings
hareket
animation
hareket
despite
hareket
kinesis
hareket
behave

Don't behave lightly. - Düşünmeden hareket etme.

hareket
(Askeri) travelling speed
hareket
commotion
hareket
conversation
hareket
(Bilgisayar) transactional
hareket
walk

Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free. - İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.

You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep. - Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.

hareket
(Askeri) weigh
protest hareketler
protest movements
hareket
life

Layla had to act to save her life. - Leyla hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorunda kaldı.

Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy. - Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.

hareket
stroke
hareket
front

The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving. - Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.

hareket
activity
hareket
locomotion
hareket
action

Mario's Pub is where the action is. - Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir.

Her actions are inconsistent with her words. - Hareketleri ile sözleri tutarsız.

hareket
play

She played a part in the women's lib movement. - Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.

Let's play that by ear. - Olayların akışına göre hareket edelim.

hareket
departure

In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there. - Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.

hareket
behaviour
hareket
deed

His brave deed earned him respect. - Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.

hareket
stir

The politician stirred up the workers. - Politikacı işçileri harekete geçirdi.

fetal hareketler
fetal movements
fiiller, hareketler
verbs of motion
hareket
off-block
hareket
be moving
hareket
moving in
hareket
in the motion
hareket
movement of
hareket
the act
hareket
move of
yapmacık hareketler
theatrical motion
dürüst olmayan hareketler
monkeyshines
feminist hareketler
(Politika, Siyaset) feminist movements
hareket
step
hareket
transaction

This is an illegal transaction. - Bu yasadışı bir harekettir.

hareket
earthquake, tremor
hareket
movement, organized movement
hareket
rail. traffic
hareket
demeanour [Brit.]
hareket
motion, movement, action
hareket
setout
hareket
behaviour [Brit.]
hareket
starting

The train was just on the point of starting when I got to the station. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

hareket
deportment
hareket
stir, activity
hareket
(Hukuk) movement, act, conduct
hareket
gesture

She gave me a hand gesture I didn't understand. - O bana anlamadığım bir el hareketi yaptı.

Tom gestured for me to leave. - Tom ayrılmam için bana el hareketi yaptı.

hareket
exercising, exercises, exercise
hareket
conduct
hareket
act, action, deed; conduct, behavior
hareket
mus. tempo
hareket
{f} activated
hareket
start

You will miss the train, unless you start for the station at once. - Derhal istasyona hareket etmezsen, treni kaçıracaksın.

If we are to be there at six, we will have to start now. - Biz altıda orada olacaksak, şimdi hareket etmek zorundayız.

hareket
{i} demeanour
kolektif hareketler
social movements
kore benzeri hareketler
(Pisikoloji, Ruhbilim) choreiform movements
sivil hareketler
social movements
toplumsal hareketler
social movements
östatik hareketler
eustatic movements
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) harekât
HAREKET
(Osmanlı Dönemi) Kımıldanma. Davranış. Yola çıkmak. Bir cismin sabit bir noktaya göre yerinin veya durumunun değişmesi. Sarsıntı
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HEBS
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HABAZ
Hareket
(Osmanlı Dönemi) KEDEME
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HIRAK
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HEYS
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HEYŞ
Hareket
(Hukuk) DEVİNİM
Hareket
(Osmanlı Dönemi) VAKŞ
hareket
Davranış
hareket
Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılan ilerlemeler, akım
hareket
Yer sarsıntısı, deprem
hareket
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
hareket
Yer sarsıntısı, deprem: "Ben, diyor, hareket olurken Eminönü'nde idim."- M. Ş. Esendal
hareket
Yola çıkma
hareket
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma
hareket
Devinim
hareket
Davranış: "Sakin, dürüst, kıyafeti ve hareketleriyle hiçbir ayrılık göstermeyen bir adamdır."- H. E. Adıvar
hareket
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içersinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
hareket
Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi
hareket
Katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
hareket
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma: "Her hareketi kamera önünde rol yapıyormuşçasına hesaplı."- R. H. Karay
hareket
Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim
hareket
Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
hareketler
Избранное