That was money well spent.
- O yerinde harcanmış paraydı.
A considerable amount of time and effort have been spent already.
- Önemli miktarda zaman ve emek harcanmış durumda.
Tom seems to prefer spending most of his time alone.
- Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
We reduced our spending during the recession.
- Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.
She earns more than she spends.
- O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
McKinley spent three-and-a-half-million dollars.
- McKinley, üç buçuk milyon dolar harcadı.
I've spent 500 dollars in one day.
- Bir günde 500 dolar harcadım.
They will need to reduce their expenditures.
- Onların harcamalarını azaltmaları gerekecek.
The expenditure totaled 200,000 yen.
- Harcama 200.000 yen'i buldu.