Tom seems to prefer spending most of his time alone.
- Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
We have to cut business expenses here. Haven't you ever heard of looking at how much you're getting before you start spending?
- Biz burada iş giderlerini kısmak zorundayız. Sen hiç harcamaya başlamadan önce ne kadar kazandığına bakmayı duymadın mı?
I have to reduce my expenses this month.
- Bu ay harcamalarımı azaltmak zorundayım.
Furnishing a new apartment requires large expenses.
- Yeni bir daireyi döşemek büyük harcamalar gerektirir.
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
Expenditures must be reduced.
- Harcamalar düşürülmelidir.
Tom should know exactly how much money we have to spend.
- Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
People had more money to spend on new goods.
- İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
We must cut down our expenses.
- Harcamalarımızı kısmalıyız.
I have to reduce my expenses this month.
- Bu ay harcamalarımı azaltmak zorundayım.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
- Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
Tom seems to prefer spending most of his time alone.
- Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
It's too bad people use computers to waste time.
- İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.
Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
- Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
I don't want to blow it.
- Bunu harcamak istemiyorum.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
She earns more than she spends.
- O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
Many years have been spent in building the tower.
- Kulenin inşa edilmesinde yıllar harcandı.
They spent six months building the house.
- Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
The expenditure totaled 200,000 yen.
- Harcama 200.000 yen'i buldu.
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
They will need to reduce their expenditures.
- Onların harcamalarını azaltmaları gerekecek.
The government's expenditures are a bit excessive.
- Hükümetin harcamaları biraz fazladır.
Don't waste your time and money.
- Zamanını ve paranı boşa harcama.
Let's hurry so as not to waste time.
- Zamanı boşa harcamamak için acele edelim.
Tom should know exactly how much money we have to spend.
- Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
- Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
It's illegal to waste water here.
- Burada suyu boşa harcamak yasal değildir.
Tom didn't waste time responding.
- Tom tepki vererek zamanı boşa harcamak istemedi.