Ona bir şey olmuş olabilir.
- Something might have happened to her.
Yolda ona bir şey olmuş olmalı.
- Something must have happened to him on the way.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Kötü bir şey olmak üzereydi.
- Something bad was about to happen.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundasın.
- You've got to find out what happened to Tom.
Bizim güneşimizin yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisi tükenecektir. Bu olduğunda herhangi biri etraftaysa, onlar dünyayı terk edip yeni bir gezegen bulmak zorunda kalacaklar.
- Our sun will run out of energy in about five billion years. If anyone is around when it happens, they’ll have to leave Earth and find a new planet.
Ne olduğunu biliyor musun?
- Do you happen to know what happened?
Bana ne olduğunu tahmin etsene!
- Guess what happened to me.
Take an umbrella in case it happens to rain.
Unexpectedly, in a nook close by the farmhouse, he happened upon a spot where the vintage had actually commenced.
... think of anything more stupid than that for the United States Congress. But what happened? ...
... happened in the Middle East and the Arab Spring, ...