Belki öğleden sonra yağmur yağacak.
- Perhaps it will rain in the afternoon.
Açlık insan güdülerinin belkide en güçlüsüdür.
- Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
- Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
- I happened along when the car hit the boy.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Tom'un mutlu olmak için kesinlikle çok şeyi var.
- Tom certainly has a lot to be happy about.
Ben New York'ta iken, tesadüfen eski arkadaşımla karşılaştım.
- When I was in New York, I happened to meet my old friend.
Tesadüfen onu otobüste gördüm.
- It happened that I saw her on the bus.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Muhtemelen sadece bir tesadüftür.
- Perhaps it's just a coincidence.
Muhtemelen oralarda ve belki de birçok yerde başka yaşamlar vardır.
- Other life probably exists out there and perhaps in many places.
Bir ihtimal bunu benim için çevirir misin?
- Could you perhaps translate that for me?
He at once resolved to accompany me to that island, ship aboard the same vessel, get into the same watch, the same boat, the same mess with me, in short to share my every hap; with both my hands in his, boldly dip into the Potluck of both worlds.
Tom takes a pill with vitamins and minerals every day.
- Tom her gün bir adet vitamin ve mineral hapı alır.
Tom took an overdose of sleeping pills.
- Tom aşırı dozda uyku hapları aldı.
Adam spent 3 years in jail for drug possession.
- Adam uyuşturucu bulundurmaktan hapiste 3 yıl geçirdi.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.