Leyla, Sami'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Layla did her best to calm Sami down.
Tom, Mary'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to calm Mary down.
Deniz sakinlikten uzak.
- The sea is far from calm.
Bir fırtınadan sonra sakinlik gelir.
- After a storm comes the calm.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
- When I contemplate the sea, I feel calm.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
- Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
- The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
Amidst our arms as quiet you shall be As halcyons brooding on a winter sea.
And, by the way, during those halcyon days (the halcyon was there, too, chattering above every creek, as he is all over the world) we fought another battle.