An unjust peace is better than a just war.
- Haksız bir barış, haklı bir savaştan daha iyidir.
It was an unjust sentence.
- Bu haksız bir mahkeme kararıydı.
I would rather die than do such an unfair thing.
- Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
Unfair tariffs are imposed on foreign products.
- Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
Dan was wrongfully convicted of murdering his wife.
- Dan karısını öldürmekten haksız yere suçlu bulunmuştu.
I was wrongfully punished.
- Ben haksız yere cezalandırıldım.
Ill-gotten gains are short-lived.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.
Ill-gotten gains never benefit anyone.
- Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
I think Tom got a raw deal.
- Tom'un haksızlığa uğradığını düşünüyorum.
Tom definitely got a raw deal.
- Tom'a kesinlikle haksız muamele gördü.
I think Tom has been wrongfully accused.
- Tom'un haksız yere suçlandığını düşünüyorum.
Do you think we were wrong?
- Haksız olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
Mary was wrongly imprisoned for nearly 10 years.
- Mary neredeyse 10 yıl haksız yere hapis cezasına çarptırılmıştı.
Tom was unjustly accused of the crime.
- Tom haksız yere suçla itham edildi.