She succeeded in getting him to tell the truth.
- Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
Dreams tell the truth.
- Rüyalar hakikati söyler.
Was he really boring?
- O hakikaten sıkıcı mıydı?
I really don't think so.
- Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum.
It's a truly difficult problem to resolve.
- Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
I really, truly believe that.
- Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.
You should face up to the reality.
- Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.
Tom is out of touch with reality.
- Tom hakikatten habersiz.