She succeeded in getting him to tell the truth.
- Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
You can't win against the truth.
- Hakikat karşısında galip gelemezsin.
I often see people turning against each other all the time, and this really scares me.
- İnsanların sıklıkla birbirlerine sırt çevirdiklerini görüyorum, ve bu beni hakikaten korkutuyor.
Was he really boring?
- O hakikaten sıkıcı mıydı?
It's a truly difficult problem to resolve.
- Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
I really, truly believe that.
- Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.
You should face up to the reality.
- Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.
Philosophy is the art of taking revenge on reality.
- Felsefe, hakikatten intikam alma sanatıdır.