I cannot bear such an insult.
- Böyle bir hakarete tahammül edemem.
She could not put up with the insults any more.
- O, hakaretlere daha fazla katlanmadı.
The word outage is an outrage.
- Kesinti sözü bir hakarettir.
We can't tolerate such an outrage.
- Böyle bir hakarete katlanamayız.
Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
- İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.
I demand that you remove your slanderous and defamatory comments at once or my lawyers will be in touch.
- İftira ve hakaret içeren yorumlarını çıkarmanı istiyorum yoksa avukatım seninle temas kuracak.
He suffered an insult.
- O, bir hakarete katlandı.
He insulted me without reason.
- Nedeni olmadan bana hakaret etti.
Tom doesn't even bother to insult me anymore.
- Artık Tom bile bana hakaret etmek için canını sıkmıyor.
The phrase is meant to insult people.
- İfade insanlara hakaret etmek anlamına gelir.
Tom doesn't even bother to insult me anymore.
- Artık Tom bile bana hakaret etmek için canını sıkmıyor.
I didn't want to insult you.
- Sana hakaret etmek istemedim.