O eskisi gibi değil, biliyorsun.
- It ain't like before, you know.
Onun söyleyebileceği şey hakkında endişeli değilim.
- I ain't worried about what he might say.
Doan' hurt me--don't! I hain't ever done no harm to a ghos'. I alwuz liked dead people, en done all I could for 'em. You go en git in de river agin, whah you b'longs, en doan' do nuffn to Ole Jim, 'at 'uz awluz yo' fren'..
Tom called Mary a traitor.
- Tom Mary'ye hain dedi.
They called Greeley a fool and a traitor.
- Onlar Greeley'i bir aptal ve bir hain olarak adlandırdı.
The mountains were treacherous and steep.
- Dağlar hain ve dikti.
Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir hainin son sığınağıdır.
Tom doesn't look like a scoundrel.
- Tom bir hain gibi görünmüyor.
The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.
- Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.
Some villains are more sinister than others.
- Bazı hainler diğerlerinden daha uğursuzdurlar.