I usually have a light breakfast.
- Genellikle hafif bir kahvaltı yaparım.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
I have a mild pain here.
- Burada hafif bir ağrım var.
I have a mild headache.
- Hafif bir baş ağrım var.
Ten people were slightly injured in the accident.
- On kişi kazada hafif yaralandı.
Several slight shocks followed the earthquake.
- Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
This titanium bicycle made in Italy is incredibly lightweight.
- İtalya'da yapılan bu titanyum bisiklet inanılmaz hafiftir.
This carbon fiber bicycle is incredibly lightweight.
- Bu karbon fiber bisiklet inanılmaz hafiftir.
Tom tapped Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna hafifçe vurdu.
Someone tapped me on the shoulder.
- Birisi omuzuma hafifçe vurdu.
I'd like my coffee weak.
- Kahvemi hafif istiyorum.
I like my coffee weak.
- Kahvemi hafif severim.
Tom whispered softly to Mary.
- Tom Mary'ye hafifçe fısıldadı.
The soft afternoon sun came in through the branches of the tree and then the window.
- Hafif bir ikindi güneşi, dalların arasından süzülüp pencereden içeri giriyordu.
Tom kissed Mary lightly on the lips.
- Tom Mary'yi dudaklarından hafifçe öptü.
Tom knocked lightly on Mary's door.
- Tom Mary'nin kapısını hafifçe çaldı.
Do you have any light beer?
- Hiç hafif biran var mı?
The candle's flame is flickering in the soft breeze.
- Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.