Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
He was unaware of the enormity of the offense.
- Suçun iğrençliğinden habersizdi.
He seemed unconscious of my presence.
- O benim varlığımdan habersiz görünüyordu.
The masses are entirely ignorant of the segregation problem.
- Halk ayrımcılık probleminden tamamen habersiz.
Many economists are ignorant of that fact.
- Çok sayıda ekonomist, o gerçekten habersiz.
Mary was annoyed when Tom turned up unannounced, because it wasn't a convenient time for her.
- Tom habersiz döndüğünde Mary rahatsız oldu, çünkü onun için uygun bir zaman değildi.