Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
- Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.
What is the most powerful sentence in the world?
- Dünyada en güçlü hüküm nedir?
The verdict is something only a jury can decide.
- Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.
A verdict and a sentence are different things.
- Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
A government suffers from civil affairs.
- Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
Only about 15 per cent of people with autism are in the workforce, mainly because people are so judgemental about them.
- Otistik insanların yalnızca yaklaşık yüzde 15'i işgücündedir, başlıca nedeni insanların onlar hakkındaki büyük peşin hükümleridir.
His speech was an effective apology for the Government's policies.
- Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
Thinking is difficult, and therefore many people only pass judgment.
- Düşünmek zordur ve bu yüzden birçok insan sadece hüküm verir.
Don't pass judgment too quickly.
- Çok hızlı hüküm vermeyin.
My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
- Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
Tom has a tendency to jump to conclusions.
- Tom'un anlamadan hüküm verme eğilimi var.
I'm sorry I jumped to conclusions.
- Üzgünüm anlamadan hüküm verdim.
There's growing anger over the government's decision.
- Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
Students have been protesting against the government's decision.
- Öğrenciler hükümetin kararına karşı protesto yapıyorlar.
The people resisted their cruel ruler.
- İnsanlar zalim hükümdara direndi.
The peasants rose up in rebellion against the ruler.
- Köylüler hükümdara karşı ayaklandılar.
I know some powerful people in the government.
- Hükümette bazı güçlü insanlar tanıyorum.
Some people think the government has way too much power.
- Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.