Keşiş ahşap bir kulübede yaşıyordu.
- The hermit lived in a wooden hut.
Ahşap bir evde yaşamayı tercih ederim.
- I'd rather live in a wooden house.
Ahşaptan yapılan evler taştan yapılanlara göre daha çabuk yanar.
- A wooden house burns more easily than a stone house.
Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır.
- Most Shakuhachi are made from bamboo, but recently some wooden ones have appeared.
The village people built a wooden bridge across the river.
- Die Dorfbewohner bauten eine hölzerne Brücke über den Fluss.
The people of the village built a wooden bridge across the river.
- Die Dorfbewohner schlugen eine hölzerne Brücke über den Fluss.